Kung Fu tarihi hakkında bir çok efsane anlatılmaktadır. Bu yazımızda Shaolin Tapınağı üzerine yapmış olduğumuz Yüksek Lisans tezimizden bir bölüm ile Kung Fu tarihi hakkında anlatılan birçok efsanenin yanlış ya da eksik olduğunu göstermeyi amaçlıyoruz.
Bu gerekliliğin sebebi ise efsanelere dayalı anlatımı kabul eden bazı araştırmacıların Zen Budizmi ile birlikte kung fu sporunu da Çin’e Hintli keşiş Bodhidharma’nın getirdiği[1] ve Çin’de silahsız savunma sanatı ilkelerinin altıncı yüzyılda Zen Budizmi ile ortaya çıktığı iddialarıdır.[2]
Günümüzde gerek Çin’de gerekse tüm dünyada kung fu yerine “Wu Shu” terimi kullanılır.[3] Ancak Wu Shu teriminin kullanımına kadar kırk civarında farklı terim kullanılmıştır. Kaynaklarda geçen bu kelimelerden bazıları şunlardır: Jueli, Juedi, Jiji, Wuji, Xiangpu, Xiangpo, Shoupo, Zuojıao, Quanfa, Quanshu. Kungfu terimi ise Çince klasik metinlerde yoktur.[4]
Yirminci yüz yılın sonlarına kadar normalde Çince dövüş sanatlarını ifade etmek için kullanılan bir kelime değildir. Kung fu terimi ilk olarak 1966 yılında yayımlanan bir makale kullanılmıştır. Yine bu Çin mücadele sisteminin batı dünyasında tanınmasında önemli bir rolü olan Bruce Lee’de 1962 tarihli bir yazısında “Gong fu” terimini kullanmıştır. Çin’de 1984 yılında Gong fu kelimesi bir gazetede dövüş sanatları anlamında kullanılmıştır. Kung fu, Wade-Giles sistemindeki “ 功夫” karakterlerinin Latin harfleri ile yazılmış şeklidir ve şu anda en yaygın olarak kullanılan Pinyin sistemindeki karşılığı Gong fu’dur. Ancak Gong fu şimdiye kadar İngilizce sözlüklere girmemiştir. Uzmanlar batıda gong fu yerine kung fu teriminin kullanılmasını muhtemelen film alt yazı ya da dublajlarında yapılan yanlış tercümeden kaynaklandığını iddia etmektedirler. Çünkü bu kelime doğrudan dövüş sanatlarını ifade eden bir anlama sahip değildir.[5] Kung kelimesi başarı; fu kelimesi ise gayret ve kuvvet demektir. Kung fu terimi ise bir sanatın, bir becerinin ya da zor bir görevin yüksek ölçüde teksif edilen gayretle öğrenilmesi, başarıyla üstesinden gelinmesi demektir. Bu açıdan bakıldığında Muhammed Ali boks’ta ve Michelangelo ise sanatta kung fu’yu başarmışlardır.[6]
Kung fu kelimesinin bu hatalı kullanımı yanında Çin mücadele sanatlarını günümüzde ifade eden kavramın Wu Shu (Vu Şu) olduğunu söylemiştik. Wu Shu terimi ilk olarak Güney Song Hanedanlığı döneminde yaşamış bir şair olan Yan Yanzhg (384-456) tarafından kullanılmıştır.[7] “Wu” kelimesi silah, güçlü, cesur gibi anlamlara karşılık gelir. “Shu” kelimesi ise teknik, bilim ve sanat demektir. İki kelimenin birleşmesi ile meydana gelen Wu Shu ise askeri teknik, cesurların tekniği, dövüş sanatı ve savaş sanatı gibi anlamlara sahiptir.[8]
Bu kelime bilgisinden sonra kung fu terimi ile ifade ettiğimiz Çin mücadele sanatlarının tarihine geçmek istiyoruz. Öncelikle kısaca konu hakkında ki efsanevi bilgilerden bahsedip sonra bunların değerlendirmesini yapacağız.
Genel olarak iddia edilen görüşe göre kung fu’nun kökeni Shaolin Tapınağı’dır. Bununla beraber günümüzde uygulanan iki kung fu sitili iki Çin dinine göre şekillenmiştir. İlki “Dışsal Stil” olarak ifade edilen Shaolin Kung Fusu’dur. Bu stilin kurucusu ise Zen Buddizmi’ni Çin’e getirdiği iddia edilen Hintli keşiş Bodhidharma’dır. Bu iddianın daha ilerisinde Bodhidharma, “kesin olarak” bütün Çin Mücadele Sanatları olan Kung funun kurucusu olarak da lanse edilmektedir.[9] Kısaca efsaneye göre Shaolin Tapınağına gelmiş ve keşişlerin katı riyazetten dolayı zayıf düştüklerini ve meditasyon yaparken uyuya kaldıklarını görmüştür. Bodhidharma Shaolin keşişlerine günümüzde Shaolin Kung fusuna dönüşecek olan spor çalışmalarını başlatmıştır.[10]
Kung fu sporu ile Zen Buddizmi’nden önce ilişkilendirilen diğer din ise Taoizm’dir. Taoist öğretide sağlığı korumak için kullanılan ve hayvan hareketlerinin taklit edilmesi ile ortaya çıkan Tao Yin uygulamaları yapılmaktadır. Bedenin kasılması ve gevşetilmesi olarak tercüme edilebilecek bu uygulamaları, fiziksel hareketler ve duruşlar ile farklı solunum tekniklerinin bir arada kullanılmasından oluşmaktadır. Bu hareketler hastalıkları ortadan kaldırmakta ve uygulayan kişilerin uzun ve sağlıklı yaşamalarını sağlamaktadır. Bu uygulamaların nasıl ortaya çıktığı ile ilgili olarak farklı görüşler ileri sürülse de çok net olarak bilinmemektedir. Ancak Taoizm’deki bu hayvan hareketlerinin taklit edilme uygulamasının Şamanizm’den[11] geçtiği iddia edilmektedir. Bu iddiaya göre duruşu ve hareketleri taklit edilen hayvanın ruhuna bürünmeye çalışılmaktadır. Hareketleri taklit edilen hayvanın ruhuna bürünme sonucu o hayvanın gücüne de sahip olunacaktır. Bu anlamda bilinen ilk uygulamalar Taoist bir keşiş ve hekim olan Hua To tarafından uygulatılmıştır. Beş hayvan olarak kaplan, ayı, maymun, yılan ve kuşun hareketleri taklit edilmektedir. [12]
Zamanla bu Şamanik inanç Çin kültürü içerisinde yoğrularak değişime uğramıştır. Taoizm’in yaratılış kuramındaki kavramlar gündelik hayat ve sporla ilişkilendirilmeye başlamıştır. Wu Wei kavramının yokluk anlamına geldiğini yukarıda vermiştik. Ancak bu kavram Taoistler tarafından günlük hayatta bir şey yapmama veya eylemsizlik olarak anlaşılmamıştır. Wu Wei doğa içinde sakin oluş ve doğaya direnç göstermeden benimseme olarak kabul edilmiştir. Wu Wei’nin edilgenlik ilkesi doğal tepkiler vermeyi öğütler. Bu kavram Çin kung fusuna yeni bir anlayış getirmiştir. Kung fu da “kendiliğindenlik istidadı” kavramını geliştirmek için düzenli bir pratik sonucu herhangi bir hareket wu wei halini alabileceği iddia edilir.[13]
Efsaneye göre ikinci kung fu sitili ise bu Taoist anlayıştan doğan “İçsel Sitil” olarak isimlendirilen Tai Chi Chuan’dır. Bu sitilin kurucusu ise Taoist bir keşiş olan Chang San-feng’dir. Hayatı hakkında çok fazla şey bilinmemekle beraber Song Hanedanlığı, Yuan Hanedanlığı ve Ming Hanedanlığı dönemlerinde yaşadığı iddia edilmektedir. Hakimlik yapmış ancak ölümsüzlüğü elde etmek için bu makamı terk etmiştir. Shaolin Tapınağı’nda on yıl kalmış Ch’an Buddist meditasyonunda ve Shaolin Kung Fusu’nda ustalaşmıştır. Ancak kişisel hedefine ulaşamadığı gerekçesi ile Shaolin Tapınağı’nı terk etmiştir. Taoist keşişlerin inzivaya çekildikleri Hupeh şehrinde bulunan Wu Tang dağlarına çekilip münzevi hayatına devam etmiştir. Bir gün kulübesinde meditasyon yaparken öğle vakti garip sesler duyarak dışarı çıkar. Bir ağaç dalına sarılmış haldeki yılan ve onu yakalamaya çalışan şahin arasındaki mücadeleye şahit olur. Daha güçlü ve sert olduğu için şahinin kazanmasını beklerken yılanın kazandığını görür. Bu olay üzerine bu iki hayvanın mücadele tekniklerini inceleyip sistemleştirir. Böylece Tai Chi Chuan egzersizleri iki hayvanın mücadelesinden ilham alan Taoist bir keşiş tarafından kurulmuş olur. Temel mantık olarak amaca ulaşmak için zıtların etkileşimini ele alan Yin-Yang ilkesinden hareket eder. Ancak Chang San-feng’in ilk amacı yeni bir mücadele sistemi kurmaktan çok uzun bir ömür için vücut sağlamlığı elde etmektir.[14]
Bu her iki stilin zaman içerisinde gelişmesi sonucu Çin mücadele sistemi olan kung fu doğmuştur. Tapınaklarda kung fu çalışan keşişler sadece dövüş eğitimi değil şiir, müzik, kimya, din ve felsefe eğitimi de almışlardır.[15]
Yukarıda Çin kung fusu’nun dış ve iç stil olarak ikiye ayrıldığını gördük. Bunun dışında kabul edilen bir ayrım daha vardır. Yangtze ırmağı olarak da bilinen Chang Nehri’nin kuzeyinde kalan topraklarda yapılan kung fu “Changquan” (uzun yumruk) olarak isimlendirilmiştir. Buna karşı Chang ırmağının güneyinde kalan topraklarda çalışılan kung fu ise “Nanquan” (güney yumruğu) olarak anılmıştır. Kullanılan tekme ve yumrukların teknik özelliklerinden kaynaklanan bu ayrım günümüzde Dünya Wushu Federasyonun kabul ettiği farklı on iki sitilden ikisini oluşturur.[16]
Buraya kadar kung fu hakkında anlatılan ve efsanelere dayanan tarihi bilgileri kısaca naklettik. Mitler ve efsaneler ile örgülenmiş kung fu tarihi günümüzde birçok araştırmaya konu olmuştur. Bu araştırmaların ana konusunu ise kung fu spor tarihinin efsanelerden ayıklanmasıdır. Kısaca bu araştırmacılardan bir kaçı hakkında bilgi vermek istiyoruz. Çünkü çalışmamızın ileriki bölümlerinde kendilerinin eserleri ve yaptığımız mülakatlara sık sık atıfta bulunacağız. Konu ile ilgili olarak ilk ve önemli çalışma batıda değil Çin’de yapılmıştır. Bu ilk bilimsel çalışma, Çinli bir avukat ve dövüş sanatları ustası[17] olan Tang Hao tarafından 1930 yılında yapılmıştır. Kendisi kung fu ile ilgili popüler olan efsaneleri hedef alıp bunları tarihi bilgilerle çürütmüştür. Bu konudaki başka bir isim de Xu Jedong’tur. Bu iki araştırmacının öncülük etmesi ile özellikle batıda birçok bilimsel araştırma yapılmaya başlanmıştır.[18]
Bu konuda araştırmaları ile öne çıkan bir araştırmacı da Stanley E. Henning’dir. Kendisinin yazmış olduğu “The Martial Arts Encounters Academia” adlı makalesi birçok batılı araştırmacı için örnek olmuştur.[19] Kendisi ile konu hakkında yapmış olduğumuz mülakatlarda kung funun başlangıcının herhangi bir tapınağa ait olmadığını, bu başlangıcın uzun bir zamanda toplumun genelinde yaşanan askeri temelli olaylarla ilgili olduğunu ifade etmiştir.[20]
Konu hakkında fikir alış verişinde bulunduğumuz bir başka isim “Chinese Martial Arts From Antiquity to the Twenty-First Century” isimli bilimsel eserin yazarı ve Vanderbilt Üniversitesi’nde tarih profesörü olarak görev yapmakta olan Peter A. Lorge’dir.
Bu kaynak bilgisinden sonra yukarıda aktarmış olduğumuz efsanelerin değerlendirilmesine geçebiliriz. Konu hakkında anlatılan en yaygın efsane Çin Kung fusunun Shaolin Tapınağı’nda doğmuş olduğudur. Ancak yapılan akademik çalışmalar bunun yanlış olduğunu göstermektedir.[21]
Peter Lorge “Chinese Martial Arts From Antiquity to the Twenty-First Century” adlı eserinde Çin dövüş sanatlarını M.Ö. 1200 den günümüze kadar ele almış ve kung funun tarihte saklı kalmış ve değişmiş yönlerini ortaya koymuştur. [22]
Lorge bunu yaparken konu hakkındaki en büyük efsanenin kung fu ile ilgili yazılı kaynak olmadığı iddiası olduğunu belirtir. Çünkü bu iddiayı kabul eden birçok kişi için kung fu hakkındaki tek bilgi kaynağı kung fu hocalarının anlattıkları sözlü gelenek haline gelmektedir. Oysa Çin tarihi bize Çin dövüş sanatı olan kung fu hakkında birçok yazılı kaynak vermektedir. Bu kaynaklardan yola çıkarak Çin’de kung funun başlangıcının herhangi bir dini faaliyet ya da günümüzde ki algılanma şekli ile kişisel gelişim faaliyeti olmadığını söyler. Bu dövüş sanatlarının öncelikle askeri faaliyetler olarak görülmesi gerektiğini belirtir. Bu ayrım günümüz mücadele sporlarına yüklenen anlam açısından son derece önemli bir tespittir. Dövüş sanatlarının avcılık ya da güvenlik gereksinimlerinden kaynaklandığını ancak zamanla bazı zihinsel ve ruhsal becerilerin belirteçleri olarak görülmeye başlandığını belirtir.[23]
Lorge’ye efsanelerde anlatıldığı şekli ile kung fu aydınlanmaya yardım eden bir araç olmaktan öte öncelikle kişinin hayatta kalabilmesi için önemlidir. Özellikle Çin gibi nüfus olarak kalabalık ve sık olarak iç savaşların yaşandığı toplumlarda mücadele teknikleri sadece ruhsal anlamda kişisel gelişimin çok ötesinde anlamlara sahiptir. Yapılan iç savaşlarda çiftçilikle uğraşan kişiler genellikle ordunun ön saflarında göğüs göğüse savaşmak zorunda kalmıştır. Bu da sıradan insanların bile dövüş sanatları konusunda çalışmak zorunda bırakmıştır. Çin toplumunda mücadele tekniklerinin yaygınlaşmasının diğer bir nedeni de Zen ya da Taoizm değil Konfüçyanizm’dir. Konfüçyüs’ün ideal toplumunda erkekler için dövüş sanatları çalışmaları özellikle de okçuluk çok önemlidir. Bu tespitlerle konu ele alındığında dövüş sanatları konusundaki efsanelerle örgülenmiş olan modern algının yanlışlığı da ortaya konmuş olur. Sonuç olarak Çin mücadele sanatı olan kung funun Shaolin Tapınağı’nda doğduğu iddiaları tarihi ve sosyal gerçeklere uymamaktadır. Çin’de dövüş sanatlarının Taoizm’den ve Zen Budizmi’nden de önce çalışılmıştır.[24]
Türkiye Wu Shu Federasyonu’nun resmi web sitesinde Wu Shu’nun tarihi ile ilgili verilen bilgiler de yukarıdaki görüşleri doğrular niteliktedir. Buna göre, Xia (M.Ö.2100-1600) hanedanlığı döneminde kurulan, savaşlarda geliştirilip kullanılan Wu Shu, iki ana çatıda toplanmıştır 1- Askeri Wu Shu hareketleri, 2- Wu Shu hareketi okul eğitimi. Shang (M.Ö.1600-1066) hanedanlığı döneminde görülmeye başlanan Wu Shu eğitimindeki el şekilleri, Zhou (M.Ö. 1066-221) hanedanlığı döneminde savaş oyunu eğitimi seriler halinde pratik haline getirilmiştir. Qin (M.Ö.221-206) ve Han (M.Ö.206-M.S.220) hanedanlığı döneminde, Wu Shu’nun gelişimi için birlikler kuruldu ve Jiaoli (boğuşma) ve Jijian (kılıç dövüşü) dövüşleri oluşturuldu. Tang (618-907) hanedanlığı döneminde Wu Shu; gelişmeye, ilerlemeye ve savaşçı askerler tarafından askeri eğitimlerde jianshu (kılıç sanatı) kullanılmaya başlandı. Li-Bai ve Zhang-Xucao şiirlerinde ve kitaplarında, Wu Shu çalışmalarını bir kültür olarak tanımladılar. Song (960-1279) ve Yuan (1279-1368) hanedanlıkları döneminde; Yinglue ve Gongjian gibi organizasyonlar kurularak Wuyi (Wu Shu – savaş sanatı), halk arasında çalışılmaya başlandı. Tekli çalışma ve karşılıklı çalışma metotları geliştirildi. Ming (1368-1644) ve Qing (1644-1912) hanedanlıkları, Wu Shu’nun gelişim dönemleri olmuştur. Changquan, Houquan, Shaolinquan, Neijiaquan gibi 10 bölüm ve Taijiquan, Baguazhang ve Xingyiquan gibi stiller oluşturulmuştur.
Günümüzde, Wu Shu’da yapılan değişiklikler ile beden eğitimi organizasyonları, döğüş dernekleri ve savaşçı birlikleri oluşturulmaya başlanmıştır. 1909 yılında Shanghai’ de Jingwu Spor Birliği, 1910 yılında Tianjin’ de Çin Savaşçı Birliği, 1927 yılında Nanjing’ de Çin Merkezi Devlet Wu Shu Enstitüsü kurulmuştur. 1936 yılında, Çin Wu Shu takımı, Olimpiyat oyunlarında gösteriler yaptı. Çin devletinin kuruluşundan (1912-1949) sonra, Wu Shu gelişmeye başlamıştır. 1956 yılında Beijing’ de Çin Wu Shu Birliği kurulmuştur. Daha önce Wu Shu grupları olarak hareket ediliyordu. 1958 yılında Changquan, Nanquan, Taijiquan stillerinin standart formları oluşturulmuştur. 1985 yılında, Xian’ da yapılan toplantı neticesinde, komiteler oluşturularak Beijing’ de Uluslararası Wu Shu Federasyonu kurulmuştur. Türkiye’de ise Wu Shu sporu 1999 yılında federasyon olmuştur.[25]
Özdemir Eke
DİN – SPOR İLİŞKİSİ (SHAOLİN TAPINAĞI ÖRNEĞİ)
Yüksek Lisans Tezi 2014
[1] Pine, a.g.e., s. 7; Douglas L. Wong, Shaolin Fighting, Unique Publications, Burbank 1982, s 15.
[2] Chow-Spangler, a.g.e., s. 21.
[3] Ümit Horasanlı, Dünyanın En İlginç Sporları, Safran Yayınları, İstanbul 2009, s. 220.
[4] Wong Kiew Kit, The Art of Shaolin Kung Fu: The Secrets of Kung Fu for Self-Defense, Health, and Enlightenment, Tuttle Publishing, Boston 2001, s. 11; Lorge, a.g.e., s. 10.
[5] Lorge, a.g.e., s. 9; Chow-Spangler, a.g.e., s. 10.
[6] Chow-Spangler, a.g.e., s. 10.
[7] Horasanlı, a.g.e., s. 220.
[8] Kaşgarlı Muhammed Tursun Mahmut, A’dan Z’ye Wu Shu, İstanbul trs., s. 9.
[9] Chow-Spangler, a.g.e., s. 21.
[10] Pine, a.g.e., s. 7.
[11] Şamanizm hakkında geniş bilgi için bk. Mircea Eliade, Şamanizm, İmge Kitapevi, Ankara 2000.
[12] Cem Şen, Enerjinin Dansı T’ai Chi Ch’uan, Dharma Yayınları, İstanbul 2003, s. 26-27; İlhan Güngören, Qigong Taocu Sağlık Egzersizleri, Yol yayınları, İstanbul 1999, s. 12.
[13] Chow, Spangler, a.g.e., s. 36.
[14] Chow-Spangler, a.g.e., s. 40-41-42.
[15] Akira Mavata, Kungfu Öğreniyorum, Tempo Yayınları, İstanbul 1976, s. 28.
[16] Mahmut, a.g.e., s. 20.
[17] http://en.wikipedia.org/wiki/Tang_Hao (15.10.2013)
[18] Stanley E. Henning, Military Affairs, Vol.45, No.4, December 1981, s. 177.
[19] Lorge, a.g.e., s. İx.
[20] Stanley E. Henning ile 20.05.2013 tarihli mülakat.
[21] Thomas A. Green, Martial Arts of the World An Encyclopedia 1, ABC-CLIO, California 2001, s. 38.
[22] Lorge, a.g.e., s. 11.
[23] Lorge, a.g.e., s. 1-2.
[24] Lorge, a.g.e., s. 1-2-4-5-6.
[25] http://www.twf.gov.tr/wushubrans.html (02.08.2013)